Kamulaştırma Bedelinin Artırılması Davası Zamanaşımı / Süresi

Bazı durumlarda devlet tarafından kamulaştırma kararı verilebilmektedir. Özellikle de kamuoyu yararı olan projelerde acil kamulaştırma kararı verilerek süreç hızlandırılmaktadır.
Kamulaştırma Bedelinin Artırılması Davası Zamanaşımı / Süresi

Bazı durumlarda devlet tarafından kamulaştırma kararı verilebilmektedir. Özellikle de kamuoyu yararı olan projelerde acil kamulaştırma kararı verilerek süreç hızlandırılmaktadır.

Yapılan bu kamulaştırma işlemleri için taşınmaz sahibinin hak kaybı yaşamaması adına kamulaştırma bedeli ödenmektedir. Ancak bazı durumlarda ödenen bu tutar taşınmaz sahibi tarafından az bulunabilir.

Bu gibi durumlarda kamulaştırma bedelinin artırılması davası açılması gerekir. Açılan bu dava için belirli bir zamanaşımı süresi uygulanmakta olup bu sürenin aşılması durumunda kişi ne yazık ki dava açma hakkını kaybetmektedir.

İstimlak Bedeli Zamanaşımı Tarihi Nedir?

Kamulaştırma bedeline itiraz edilecekse bu durumda kamulaştırma kararı alındıktan sonra yapılan tebligat tarihini takip eden 30 gün içerisinde istimlak bedeline itiraz edilmesi gerekir. Bu sürenin aşılması durumunda ne yazık ki istimlak bedeli için itiraz süresi dolmuş olduğu için istimlak kararı kabul edilmiş sayılır.

Kamulaştırma Bedelinin Artırılması Emsal Karar Örneği


T.C.


YARGITAY


HUKUK GENEL KURULU


E. 2006/5-147


K. 2006/97


T. 22.3.2006


KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN ARTIRILMASI DAVASI


2942 s. KAMULAŞTIRMA KANUNU [Madde 14]


Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin artırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gaziantep 3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 10.12.2004 gün ve 2004/216-622 E.K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 23.6.2005 gün ve 4177-7355 sayılı ilamı ile;


(… Dava, kamulaştırma bedelinin artırılması istemine ilişkindir.


Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.


Taşınmaz malın tarım arazisi niteliğinde kabulü ile olduğu gibi kullanılması halinde net geliri üzerinden değerinin tesbit edilmesinde ve zemin bedelinin artırılmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.


Ancak;


2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 14. maddesi uyarınca maddi hata isteminin 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde talep edilmesi gerekirken, taşınmazın kamulaştırılan bölümünde bulunan bina ve diğer muhtesatlar için bu süre geçtikten sonra ıslah yoluyla maddi hata isteminde bulunulduğundan, bina ve muhtesat bedeline hükmedilmemesi gerekirken, bunlar yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi,


Doğru görülmemiştir… ),


Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:


KARAR: Dava, kamulaştırma bedelinin artırılması istemine ilişkindir.


Davacılar vekili 27.4.2004 tarihli dava dilekçesinde; tapuda müvekkilleri adına kayıtlı bulunan 2188 metrekare yüzölçümündeki 938 parsel sayılı taşınmazın 200 metrekarelik bölümünün davalı idarece yol ve emniyet sahası inşaatı için kamulaştırılmış olup, kamulaştırma belgelerinin müvekkillerine tebliğ edilmediğini; kamulaştırmayı haricen öğrenen müvekkillerinin, 31.3.2004 tarihinde tapuda davalı idare lehine ferağ verdiklerini; arsa niteliğini kazanmış olan dava konusu taşınmaz için Kıymet Takdir Komisyonu Raporunda biçilen 20.000 TL/m2 bedelin düşük olduğunu ileri sürerek; kamulaştırılan 200 m2 bölüm için 4.996.000.000 TL kamulaştırma bedel farkının ferağ tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesini istemiştir.


Davacılar vekili 13.9.2004 harç tarihli ıslah dilekçesinde; taşınmaz üzerinde bulunan yem fabrikasının müştemilatından olan “fabrika satış binası ile trafonun” kamulaştırılan bölüm içerisinde kaldığını 5.7.2004 tarihinde yapılan keşif sonucu düzenlenen rapor ve kroki içeriğinden öğrendiklerini ileri sürerek; davalı idarece kamulaştırmasız elkonulan “fabrika satış binası ile trafo” bedeli 4.250.000.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.


Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde; davanın 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı sabit olursa, esasa girilmeden reddine karar verilmesini talep etmiştir.


Mahkemenin, bilirkişi kurulu raporlarında zemin ve muhtesat için tespit edilen bedeli benimsemek ve davacıların muhtesat bedeline ilişkin taleplerini de “kamulaştırmasız elkoyma” karşılığı olarak nitelendirmek suretiyle, “4.250.000.000 TL muhtesat bedeli ile 1.830.588.125 TL zemin bedel farkının davalıdan tahsiline” dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme “5.8.2004 tarihli fen bilirkişi rapor ve kroki içeriğinden muhtesatın kamulaştırılan bölüm içerisinde kaldığını öğrenen davacıların, öğrenme tarihinden itibaren 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde ıslah yoluyla maddi hata talebinde bulunduklarının anlaşıldığı” gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.


Davacıların mülkiyetinde bulunan, toplam 2188 metrekare yüzölçümündeki 938 parsel sayılı taşınmazın, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü’nce kamulaştırılan 200 metrekarelik bölümüne değer takdir edilmesine karşın, kamulaştırılan bölüm üzerinde bulunan “fabrika satış binası ile trafo” için Kıymet Takdir Komisyonunca değer biçilmediği; kamulaştırma belgeleri tebliğ edilemeyen davacıların, tapuda ferağ işleminin yapıldığı 31.3.2004 tarihinden itibaren 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde zemin bedelinin artırılması istemiyle görülmekte olan davayı açtıkları; bina ve muhtesatlar yönünden ise bu süre geçirildikten sonra ıslah yoluyla maddi hata isteminde bulunulduğu, uyuşmazlık konusu değildir.


Açıklanan maddi olgu ve davanın bu aşamaları itibariyle uyuşmazlık; maddi hatalara karşı 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde dava açılmasını öngören 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 14. maddesi hükmü karşısında; kamulaştırılan alan üzerinde bulunan ve fakat değer takdir edilmeyen bina ve trafo bedelinin, bu sürenin geçirilmesinden sonra ıslah yoluyla ya da kamulaştırmasız elatma nedenine dayalı olarak istenip-istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.


2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun “Dava hakkı” başlığı altında düzenlenen 14. maddesinin 1. fıkrasında “Kamulaştırılacak taşınmaz malın sahibi, zilyedi ve diğer ilgililer noter veya köy ihtiyar kurulu aracılığıyla yapılan tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılmayanlara tebligat yerine geçmek üzere gazete ile yapılan ilan tarihinden veya köy odasına asılmak suretiyle yapılan ilan süresinin bitiminden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda ve takdir olunan bedel ile maddi hatalara karşı da adli yargıda dava açabilecekleri” hükmü öngörülmüştür.


Bu maddeye dayanılarak, Kıymet Takdir Komisyonunca kamulaştırılan taşınmaza değer biçilmesi sırasında taşınmazın yüzölçümünün eksik veya fazla gösterilmesi, zemin üzerinde bulunan bir yapı yahut tesisin unutulması veyahut hesaplamada yanlışlık olması ya da zemin üzerinde bulunmadığı halde bir yapı ve tesise değer takdir edilmesi durumunda bu yanılgıların düzeltilerek değerlendirilmesi maksadıyla kamulaştırma bedelinin arttırılması veya azaltılması için maddi hata davası açılabilir.


Maddi hata davası sonuç olarak bedelin artırılması veya azaltılması sonucunu doğuracağından, bedel artırma ya da azaltma davalarıyla birlikte açılabileceği gibi müstakil bir dava şeklinde de açılabilir.


Diğer taraftan; 24.06.1994 tarih ve 1993/3 Esas, 1994/2 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda mal sahibine daha önce kamulaştırma işlemi ile ilgili yasaya uygun bir bildirim yapılmamış olması halinde, Kamulaştırma Kanunu’nun 14. maddesinde öngörülen 30 günlük hak düşürücü sürenin tapuda ferağ işleminin yapıldığı tarihte başlayacağı, benimsenmiştir.


Açıklanan yasal durum çerçevesinde; mal sahibi takdir edilen bedele ve maddi hatalara karşı kamulaştırma işlemi tebliğ edilmiş ise tebliğ tarihinden, yasaya uygun bir tebligat yapılmamış ise tapuda ferağ işleminin yapıldığı tarihten itibaren, ancak 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde dava açabilecektir.


Bu noktada sorunun çözümü, somut olaydaki gibi;ferağ tarihine göre 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde maddi hata davası açmayan davacılara, taşınmaz üzerinde bulunan bina ve diğer muhtesatın Kıymet Takdir Komisyonunca unutulmuş olduğunu bu süreyi geçirdikten sonra öğrenmelerinin, yeni bir dava hakkı kazandırıp kazandırmayacağı sorusuna doğru cevabın verilmesiyle mümkündür.


Önemle vurgulanmalıdır ki; hak düşürücü süre, doğrudan doğruya hakim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması gereken, davada “itiraz” olarak başvurulması zorunlu olan ve zamanaşımı gibi “kesme” ve “durma” hükümlerine bağlı olmayan, uyulmama halinde “hakkın” kaybına yol açan, eş söyleyişle hakkın özünü ortadan kaldıran süredir.


2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 14. maddesinde öngörülen 30 günlük sürenin, hak düşürücü süre olduğu kuşkusuzdur. Hak böylece düştükten sonra, idarenin muhtesat bakımından ayrı bir takdir yaptırması ve mal sahibine kamulaştırma belgelerinin yeniden tebliği dahi düşen hakkı kullanma imkânı bahşetmez.


Öte yandan, davadaki talep sonucunun ıslah yoluyla artırılması ya da değiştirilmesi için, o hakkın maddi hukuk açısından mevcut bulunması gerekir. Hiç var olmayan veya başlangıçta var olmakla birlikte hak düşürücü süre nedeniyle ortadan kalkan bir hak için, usul hukukunun kurum ve kuralları kullanılarak talepte bulunulması mümkün değildir.


Yine, dava yoluyla bir hak talebinde bulunulması için o hakkın maddi hukuk bakımından mevcut bulunması gerektiğinden, hak düşürücü sürenin geçirilmesiyle özü ortadan kalkan bir hak için, kamulaştırmasız elatmadan söz edilerek bedel istenemeyeceği kuşku ve duraksamadan uzaktır.


Görüldüğü üzere; 30 günlük hak düşürücü süre geçirildikten sonra maddi hata davası açılamayacağı gibi ıslah yoluyla da maddi hata davası açılması ya da kamulaştırmasız el atma nedenine dayanılarak bedel istenilmesi olanaklı değildir. Kamulaştırma bedelinin artırılması davasında fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olması da, mal sahibine bu sürenin geçmesinden sonra maddi hata isteminde bulunma hakkını vermez.


Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.5.2002 gün ve E:2002/5-341, K:2002/415 sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.


Şu da eklenmelidir ki; 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 14/1. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre kamu düzeniyle ilgili olduğundan, mahkeme davanın esasına girmeden, maddi hata davasının tebliğ ya da tapuda ferağ tarihine göre 30 günlük hak düşürücü sürede açılıp açılmadığını re’sen araştırmak ve incelemekle yükümlüdür.


Somut olayda; 31.3.2004 ferağ tarihinden itibaren zemin kamulaştırma bedelinin artırılması istemiyle 27.4.2004 tarihinde açılan dava süresinde ise de; davacılar vekili tarafından, aşamalarda ibraz edilen 13.9.2004 tarihli dilekçe ile “kamulaştırılan kısımda bulunan bina ve trafoya Kıymet Takdir Komisyonunca değer biçilmediğinin yerinde yapılan uygulama sonucu düzenlenen rapor ve kroki içeriğinden öğrendikleri” ileri sürülerek, ıslah yoluyla bina ve trafo bedelinin de ödenilmesi istenilmiş, bunun yanında anılan muhtesata idarece kamulaştırmasız el konulduğundan sözedilmiştir.


Az yukarıda açıklandığı üzere, maddi hata davası açılabilmesi için Kamulaştırma Kanununun 14. maddesinde öngörülen 30 günlük hak düşürücü sürenin başlangıcı, tapuda ferağ işleminin yapıldığı 31.3.2004 tarihi olup; bu sürenin geçirilmesinden sonra 13.9.2004 tarihinde verilen dilekçe ile, ortadan kalkan bir hak için, ıslah yoluyla ve kamulaştırmasız elatmadan söz edilerek bina ve diğer muhtesat bedeli talep edilemez.


Hal böyle olunca; Mahkemece, aynı yöne işaret eden bozma kararına uyularak, bina ve diğer muhtesat bedeli yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne ilişkin hükümde direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.


SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.